Benden & Bizden Hikayeler

Ne yesek?

5 Haziran 2015 Cuma

İstanbul Oldum

Evet gerçekten, ben İstanbul oldum! 34 yaşıma bastım ve geçen yıllardaki gibi tedirgin değilim. Zamanla barışıyorum, onu anlamaya çalışıyorum...

Herşey 30 yaşımda başladı, Yiğit’in doğumundan sonra. Herkes için bambaşka bir hayatın kapılarını açan yeni doğmuş bir bebek, benim için yaşlanıyorum stresinin de başlangıcı oldu. Onun büyüdüğünü görmek ne kadar heyacan vericiyse bir o kadar da düşündürücüydü, çünkü onun için akan zaman beni teğet geçmiyordu. O büyürken, ben de yaşlanıyordum. Uzatmalı lohusalık bunalımım,  bu fikri hep bir yerlerde canlı tutuyordu.


Duydunuz mu bilmem, “doğum yapmak yenilenmektir, arınmaktır” derler... İtiraz ediyorum! Doğumdan sonra yenilenmiş bir beden bekledim ama aksine uzuca bir süre kendimi güçsüz, ışığı sönmüş, yaşlanmış hissettim. Benim için gençlikten orta yaşlılığa atılmış çok net bir adım oldu doğum. İşte bildiğiniz, kendimce “yaşlanıyordum”!
Ama nedense bugün öyle düşünmüyorum. Hayır tabi ki artık genç değilim ama artık gençken olamadığım birçok şeyim:

- Artık daha bir kadınım, genç bir kızken anlayamayacağım kadar kadın. Hissettiğim özgüven, yaşadıklarımdan öğrendiklerim çok fazla. 10 yıl öncesinden çok daha güzel hissediyorum kendimi ve çok daha deneyimli. Ayaklarım nasıl da yere sağlam basıyor ve kendimi nasıl da iyi tanıyorum...

- Artık daha bir anneyim. Hamilelikte, lohusalıkta, 1 yaşında olduğu gibi değil. Daha güçlü ve donanımlı olması gereken bir anneyim. Benimle bir yetişkin gibi iletişime geçebilen, benden beklentisi süt ve temel bakımdan çok daha fazlası olan 4 yaşındaki bir afacanın annesiyim. Biliyorum ki O, 18 yaşında olduğunda çok daha bir anne olacağım...Ya bir de ikincisi olursa? :)

- Artık daha bir eşim...O’nunla ortaklığımız arttı, beraber geçen yıllarımız, beraber sevindiklerimiz, üzüldüklerimiz. Artık ikimiz de daha fazla biliyoruz elimizdekilerin kıymetini.

- Artık daha bir evlatım. Anne olunca bunu daha iyi anladım. Ve aslında kaç kez anne olursam olayım asla annem gibi bir anne olamayacağımın da farkına vardım.


Peki ya dahası? Deneyimli bir iş kadını, yaz akşamlarında iki çift lafın belini ince belli çay ile kıran bir komşu, eş, dost, akraba, sırdaş. Hadi ama, hepimiz böyleyiz ve böyleydik aslında değil mi?
Hayır, artık hepsini daha fazla hissediyorum. Zamanı, duyguları ziyan edebilecek lüksümüz yok. Ne yaşıyorsak tadını çıkara çıkara, ne yiyiorsak ağzımızı şapırdata şapırdata yeme zamanıJ Göz altındaki kırışıklıklara bakıp bunalıma girme değil, kendini onlarla sevme zamanı. Cildinin 20 yaşındaki ışıltısı ile değil hayat enerjin ile gözündeki ışık ile parlama zamanı..

İşte böyle sevgili 34 yaşım, ben zamanla sendeyken barıştım. Seninle İstanbul oldum, İstanbulun her haline alıştım...
(...ve Yazar, 34'ünden sonra Şair'e dönüşür :P)