Benden & Bizden Hikayeler

Ne yesek?

31 Mart 2015 Salı

4 Peynirli Otlu Sigara Böreği



Geçtiğimiz haftasonu Alaçatı Ot Festivali vardı, gidemedim ama yaşamak ve yaşatmak istedim :)
Ispanak başta olmak üzere marketten çeşitli otları toplayaraktan işe koyuldum. Beklentiyi yükseltmeyeyim, otlarla mucize yaratamam ama enfes sigara börekleri yapabilirim :)  Böylelikle;
-Yiğit'e seveceği tarzda koyu renk yapraklı sebze ve peyniri zorlanmadan yedirebiliyorum
- Dolapta azar azar kalmış peynirleri hızlıca tüketebiliyorum
- Ve tamam kabul, yapması çok kolay ve enfes bir lezzet :)

Malzemeler:

3 adet yufka (daha fazlasını sarmaya vaktim yok :))
200 g peynir (ezine, tulum, süzme ve kaşar peyniri)
5 yaprak ıspanak (çok ince kıyılmış)
10 dal maydonoz
5 dal dereotu
5 dal roka
3 dal yeşil soğan
Kızartmak için sıvıyağ

                                                                          


Yapılışı:
-Yufkaları üçgen şeklinde 8 eşit parçaya bölün (12 parçadan da süper şirin börekler çıkıyor)
-Bir tabakta peynir ve otu karıştırın
-Hazırladığınız içten birer kaşık üçgen yufkalara koyup önce kenarlarını katlayarak rulo şeklinde
 sarın. Ucunu ıslatarak yapıştırın
-Kızgın yağda böreklerinizi kızartın.

Yağlı peynirler kızarırken böreklerden sızarak başa bela olabiliyor, o yüzden hafif sıkı sarmanızı ve buna rağmen akıp kızaran peynirlerin tadını çıkarmanızı tavsiye ederim :)
Afiyet olsun :)


24 Mart 2015 Salı

Sabah Krizlerimiz...




Çalışan bir anneyseniz, eve dönüş ne kadar tatlıysa evden ayrılmanın da o kadar zor bir durum olduğunu bilirsiniz... Anne gitmee!! diye çığlık çığlığa bacağınıza yapışmış, salya sümük birbirine karışmış bir çocuk, var gücüyle sizi kendine çeker. Çikolata, oyuncak, sürpriz vb hiçbir vaat onu ikna etmeye yetmez. O sadece sizi ister. İşten, mesaiden, müdürden anlamaz.

Bu durumun diğer bir takım 2 yaş krizleri ile birleştiği noktada, soluğu bir pedagogta almıştık. Uzun uzun konuştuk. Yiğit'i, bizleri, birlikte geçirdiğimiz zamanları inceledi. Birçok teşhis ve tavsiyede bulunmuş olsa da bunlardan en önemlisi:

"-Onun karşısında yeterince sağlam ve güçlü durmuyorsunuz." oldu.

Evden çıkarken, "oğlum ama işe gitmem lazım" derken bile gözleriniz  "çok  ağlarsan gidemem ki ben" diyorsa, o anda bitiyorsunuz. Tabi ilk zamanlar, gaddarlık seviyesinde güç istese de,  sizin gözlerinizde bu kararlığı gördüğü anda kabulleniyor.
İnanması güç ama o tek sağlam bakışın ardından,  "gule gule anneciğim, erken gel" diye kapıdan uğurladı oğlum beni.

Elbette ki herşey bu tek bir bakışla ve kararlılıkla olmadı:

- mümkün olduğunca küçücük dünyasında ona huzur veren rutinlerini bozmamaya çalıştık.
anne-baba kendi aramızda daha tutarlı davrandık
- verdiğimiz kararlar ve sözlerimizin arkasında durduk ve bunu ona gösterdik
- onunla geçen zamanımızı dolu dolu ( kaliteli ) geçirmeye çalıştık
- iletişim kurarken onun seviyesine inme ve gözlerinin içine bakmanın da iknada çok etkili olduğunu gördük.

Mucize gibi ama beklentileri karşılanan, neyi beklemesi gerektiğini bilen, anne ve babasına güvenen, huzurlu ve nispeten dingin bir çocuk haline dönüştü Yiğit bu süreçte.

Karşısında söz verdiği saatte eve dönen, evde kendisini oğluna adayan, gitmem gerekiyor dediğinde de evden ayrılan kararlı ve düzenli bir anne vardı ve sabahları da artık daha kolaydı..



20 Mart 2015 Cuma

Hazırlıksız Yakalandım!





-Ölebilirdim, ölebilirdim ne yaptım ben?!!!
Doğumhanenin kapısından bu sözleri sayıklayarak çıktım. Kısa bir süreliğine bayılmıştım doğum sırasında. Hayatında küçücük bir dikiş bile atılmamış ben, içerdeki 15 dakikada neler atlatmıştım öyle...

Yarım saat sonrasında bebeğimi ilk kez kucağıma aldım. Hemen emzirmelisin dediler.. Ne? Emzirmek mi? Sürekli mi, o her istediği zaman mı? Ardından gazı çıkmalı mutlaka, unutmamalısın dediler.. Ona da tamam. Kaka mı yapmış?Kontrol etmelisin, günde 6-7 kez... Bunların dışında da sürekli ağlıyor zaten, sakinleştirmeye çalışmalısın. Ne yapmıştım ben böyle? Bu nasıl bir yüktü.. Bundan sonraki hayatım sadece bu rutinlerden mi ibaret olacaktı? Artık bir çekici bir kadın, ilgili bir eş, iyi bir evlat, gelecek vaat eden başarılı bir çalışan, vefalı bir arkadaş değildim. Sadece anneydim, bebeğine uyarlanmış refleksleriyle hareket eden... Bu çok ağır bir yüktü. Ben işin bu kısmını hiç düşünmemiş miydim?

Çok keyifli ve bilinçli bir hamilelik geçirdim oysa. Her dakikasının tadını çıkardım. Hafta hafta bebeğimin parmakları mı oluştu, cinsiyeti mi belli oldu, bu dönemde ne yemeliyim, ne kadar kilo almalıyım, bebeğim karnımda sesleri duymaya başladı hangi şarkıları dinletmeliyim? Takibi hiç aksatmadım. Hiçbir komplikasyon yaşamadım, tamamen şımarıklıktan aşerdim, tam bir ilgi manyağına dönüştüm. Ama hamilelik  hakkında bu kadar uzmanken bebekli bir hayata hiç hazırlık yapmamışım..Doğal olarak lohusalık bunalımını dibine kadar yaşadım. 

Aman diyorum bu yüzden, hamilelikte olur olmaz bilgilerle geçirmeyin zamanınızı.. Tabii ki tadını çıkarın ama o hafta çocuğun burnunun oluşup oluşmayacağını bilmenin bir faydası yok. Daha verimli hazırlıklarınız olsun:
- Doğumu, bebek bakımını, beslenmesini öğrenin, başınıza geleceklerden haberdar olun:) 
- Mümkünse uygulamalı eğitimlere tabi tutun kendinizi.. Canlı örnekleriniz olsun. 
- Mutlaka çok güvendiğiniz ve size ruhsal olarak da çok iyi gelecek birinden destek alın doğumdan sonraki ilk haftalarda. Bu kişinin elinden her iş gelen becerikli biri olmasına özen gösterin:)
- Ya da ileriki dönemde bakıcı ile devam edecekseniz bebek doğar doğmaz birlikte zaman geçirmeye başlayabilirsiniz.
- Doğumdan sonra evde geçirilen ilk günler çok kritik, aç ve yemeksiz kalmayacağınızdan emin olun. Yeni doğan bir bebek size ve yardımcılarınıza yemek bile yaptırmayacak ve hatta yedirmeyecek  kadar zorlu olabiliyor :) 
- Sadece bebeğinize odaklanın, yormamaya çalışın kendinizi ve beslenmenize çok dikkat edin ( ileriki dönemde bundan ayrıca bahsedeceğim)
- Ve aklınız ne zaman karışır gibi olursa telkin edin kendinizi: Bu yorgunluk ve stres geçecek ve herşey çok güzel olacak. 

Ve oluyor da gerçekten, tüm o zor zamanlar geçiyor. Geçmesi bir tarafa gün gelip özleniyor...



16 Mart 2015 Pazartesi

Aşk değil mantık çocuğu...


                                  


Beni tanıyanlar bilir, öyle çocuk delisi değilimdir. Her gördüğüm çocuğa sulanmam. Öpüp koklama huyum, saatlerimi çocuklarla oynayarak geçirecek sabrım yoktur.
-Kendi çocuğun olsun görürüz seni bak, değişirsin dediler...
Ama bence değişmedim. Oğlum tabi ki benim herşeyim, en değerlim... Ama ben onu kendi tarzımla sevdim...

Dört yıllık evlilikten sonra bir çocuğumuz olsun istedik. E artık zamanıdır, yaşlar da çok ilerlemeden level 2'ye geçmek gerekir, aile baskısı da var, mantık bunu gerektirir. Aslında bu konuda yalnız olmadığımı biliyorum. Bu işi benim gibi mantıksal bir çıkarım haline getirerek yola çıkanları gördüm, aşkla, hasretle çocuk sahibi olanları da... Çocukları için tüm hayatından vazgeçenleri ve bundan çok mutlu olanları da gördüm, pişmanlık duyanları da. Hal böyle olunca karşılaştırma kaçınılmaz oluyor,  diş sayısı ya da kaka rengi karşılaştırması gibi olmuyor ama bu kez. Hata mı yapıyorum, eksik bir anne miyim sorgulaması çok can acıtıcı...

Çok sorguladım kendimi;

-Üç buçuk ayda doğum iznim bitip de işe başladığımda,
-Uzuuun mesailerim ve birkaç günlük yurtdışı seyahatlerim sırasında,
-Onunla kaliteli zaman geçirme hakkımı yorgunluğumla ona sarılıp yatmak şeklinde kullandığımda,
-Boğulduğumu hissettiğimde eşimle kaçamak programlar yaptığımda,
-Çok açsam önce kendim yiyip sonra rahat rahat onu doyurduğumda,
-Yemek yemek istemediğinde ısrar etmeyi bıraktığımda...

Yok hayır eksik ya da kötü değildim, değilim. Sonrasında, kendi gücümü, sınırlarımı, tercihlerimi kabul ettim. Ben bu tarzımla mutlu bir anneyim ve ben mutluyken O dünyanın en mutlu çocuğu.

Mantıklı ve mutlu bir çocuk ;)


15 Mart 2015 Pazar

Ve Başlıyoruuuumm!!...

Başlıktan da anlaşıldığı üzere hayatı aralıksız ev ve iş arasında mekik dokumadan ibaret, 7/24 mesaideki milyonlarca anneden biriyim... Aslında ne tam bir iş kadını ne de tam bir anneyim ve bir çokları gibi hep yorgunum ve kafamda hep keşkeler, yapılamayanlar, yetişemediklerim...

Kendim için, bana özel ne var hayatımda diye dönüp baktığımda artık pek birşey göremediğimi farkettim. Ve bir keşkeyi silmek adına başlıyorum paylaşmaya:
- Biraz kurumsal hayattan
- Çokça annelikten
- Ve ne yaşıyorsam ondan işte :)

İnanıyorum güzel olacak:)))