Benden & Bizden Hikayeler

Ne yesek?

24 Mart 2015 Salı

Sabah Krizlerimiz...




Çalışan bir anneyseniz, eve dönüş ne kadar tatlıysa evden ayrılmanın da o kadar zor bir durum olduğunu bilirsiniz... Anne gitmee!! diye çığlık çığlığa bacağınıza yapışmış, salya sümük birbirine karışmış bir çocuk, var gücüyle sizi kendine çeker. Çikolata, oyuncak, sürpriz vb hiçbir vaat onu ikna etmeye yetmez. O sadece sizi ister. İşten, mesaiden, müdürden anlamaz.

Bu durumun diğer bir takım 2 yaş krizleri ile birleştiği noktada, soluğu bir pedagogta almıştık. Uzun uzun konuştuk. Yiğit'i, bizleri, birlikte geçirdiğimiz zamanları inceledi. Birçok teşhis ve tavsiyede bulunmuş olsa da bunlardan en önemlisi:

"-Onun karşısında yeterince sağlam ve güçlü durmuyorsunuz." oldu.

Evden çıkarken, "oğlum ama işe gitmem lazım" derken bile gözleriniz  "çok  ağlarsan gidemem ki ben" diyorsa, o anda bitiyorsunuz. Tabi ilk zamanlar, gaddarlık seviyesinde güç istese de,  sizin gözlerinizde bu kararlığı gördüğü anda kabulleniyor.
İnanması güç ama o tek sağlam bakışın ardından,  "gule gule anneciğim, erken gel" diye kapıdan uğurladı oğlum beni.

Elbette ki herşey bu tek bir bakışla ve kararlılıkla olmadı:

- mümkün olduğunca küçücük dünyasında ona huzur veren rutinlerini bozmamaya çalıştık.
anne-baba kendi aramızda daha tutarlı davrandık
- verdiğimiz kararlar ve sözlerimizin arkasında durduk ve bunu ona gösterdik
- onunla geçen zamanımızı dolu dolu ( kaliteli ) geçirmeye çalıştık
- iletişim kurarken onun seviyesine inme ve gözlerinin içine bakmanın da iknada çok etkili olduğunu gördük.

Mucize gibi ama beklentileri karşılanan, neyi beklemesi gerektiğini bilen, anne ve babasına güvenen, huzurlu ve nispeten dingin bir çocuk haline dönüştü Yiğit bu süreçte.

Karşısında söz verdiği saatte eve dönen, evde kendisini oğluna adayan, gitmem gerekiyor dediğinde de evden ayrılan kararlı ve düzenli bir anne vardı ve sabahları da artık daha kolaydı..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder